Kamuoyunda gittikçe artan bir rahatsızlık yaratan ASELSAN’ın ölen mühendisleri ile ilgili olarak devlet üzerine düşeni yapmak zorundadır.
2006’nın sonları, 2007’nin başları. 6 aylık bir süreç içerisinde ASELSAN’da çalışan başarılı üç mühendis ölüyor. Ölüm nedenleri intihar diye rapor ediliyor. Konuyu işlemiş olan bazı yazar ve gazeteciler intihar olup olmadığı konusunda şüpheler ileri sürüyorlar.
Ölen mühendislerin üçü de ODTÜ mezunu, okullarını son derece başarılı biçimde bitirmiş, ASELSAN’da son derece önemli projelerde çalışan genç mühendisler. Önemli projelerde önemli başarılara imza atmış üç mühendis. Ankara’da, ikisi şehir dışında, arabalarında, birisi de şehir içinde ölü bulunuyor. Birisi kafasına sıkılan tek kurşunla, diğeri bileği ve boğazı kesilmiş olarak, üçüncüsü de evinin penceresinden atlayarak ölüyor. Ölüm raporları intihar. Neresi intihara benziyorsa?
ASELSAN, Türkiye’nin Askeri Projelerini yapan bir kurumdur. Bu projeler istihbarat kaynaklı, savunma kaynaklı olabilir. Yani gizliliği olan projelerdir.
Ölen her üç mühendisin de, ABD için hayati önem taşıyan bazı programların şifrelerini kırdıkları söylentileri yaygın.
Bu konuyu, gazeteci Güneri Civaoğlu son birkaç gündür Milliyet’teki köşesinde ve katıldığı televizyon programlarında işledi. Ancak daha yoğun bir kamuoyunun oluşması, konunun üzerine gidilmesini gündeme geterebilir.
Geçtiğimiz hafta, terörle mücadele kapsamında, Başbakan’ın ABD Başkanı Bush ile görüşmesinden çıkan ‘istihbarat ortaklığı’ kavramı üzerine, Türkiye’nin istihbaratı yok mu ya da yeterli değil mi tartışmaları başladı. Dolayısıyla ölen üç ASEALSAN mühendisi de yeniden gündeme gelmiş oldu.
Şimdi düşünmek lazım;
ABD’nin haber alma sistemlerinde önemli şifreleri kırdığı söylenen ve peşpeşe ölü bulunan olağanüstü başarılı üç ASELSAN mühendisinin intihar etmiş olabileceği ne kadar inandırıcıdır?
Intihar süsü verilmiş olması, cinayet yönünde bulgu olmaması konunun kapanması anlamına gelir mi?
Türk kamuoyunda henüz fazla yayılmamış bir konudur bu intiharlar meselesi. Yaygınlık derecesi çok önem arzetmese de konunun üzerine gidilmesi ve gerçeklerin aydınlatılması Devletin kendi varlığı için de önemlidir. Sen askeri istihbarat ve savunma konularında başarılı işler yapmaya çalışırken birileri senin elini kolunu kesecek. Bu da önemli bir ayrıntı değil midir? Devletin üzerindeki sorumluluk; bu ölümlerin biçiminden öte altında yatan nedenini açıklamaktır. Yeni bir soruşturma şarttır.
ASELSAN MÜHENDİSLERİNİN ÖLÜMLERİ
Tarih: 7 Ağustos 2006
Yer: Pursaklar-Ayancık Yolu (Ankara)
Makine mühendisi Hüseyin Başbilen
Ölüm şekli: Bileklerinin ve boynunun kesilmesi suretiyle intihar(!)
Tarih: 16 Ocak 2007
Yer: Gölbaşı (Ankara)
Elektrik mühendisi Alim Ünsem Ünal
Ölüm şekli: Aracının içinde başından tabancayla vurulmak yoluyla intihar(!)
Tarih: 26 Ocak 2007
Yer: Batıkent (Ankara)
Elektrik mühendisi Evrim Yançeken
Ölüm şekli: Batkent’te Alhisar sitesinde, 7. kattaki evinden atlayarak intihar(!)
Hiç birinin ölümünün görgü tanığı yok.
“7 Ağustos'taki ilk intiharda şüpheler vardı. Mühendis Hüseyin Başbilen'in vücudundaki kesikler için "kendi yaptı" dendi.
Gölbaşı'ndaki 2. intihar da Mühendis Ali Ünsem Ünal,aracının içinde başından vurulmuş bulundu. "İntihar etti" dendi.
Batıkent'teki 3. intiharda ise Evrim Yançeken intihar notunu yazıp 7. kattan kendini attı.
Dikkat ederseniz 3 ölüm de farklı biçimde gerçekleşiyor. 3 farklı intihar metodunu uyguluyor mühendisler. İntiharlar son 6 aya sıkışmış.”
Aselsan bir Türk kurumudur ve burada çalışanların tamamı da Türkiye için, Türk Devleti ve Türk Milleti için çalışır. Aselsan gibi hassas bir kurumda çalışanların bu kadar kısa süre içinde, şaibeli bir şekilde peş peşe ölmeleri, Türk halkının vicdanını rahatsız etmiştir. Yetkililer toplumu teskin edici hiçbir açıklama yapmayınca da, konu üzerinde spekülasyonlar artmaya başlıyor. Ve artık toplum tepki vermeye başlıyor. Nitekim, mühendis Hüseyin Başbilen’in ailesi bu intiharı normal görmeyerek bağımsız Türk yargısını göreve çağırmış, dava açmıştır.
“Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi, çocuklarının cinayete kurban gittiğini savunan Başbilen ailesinin başvurusunu kabul etti. Başsavcılığın 'normal intihar' tespitiyle daha önce aldığı takipsizlik kararını bozan mahkeme, olayla ilgili soruşturmanın genişletilmesine karar verdi.”
Bu sır intiharlar konusunda, mühendis Alim Ünal’ın babası Şemsettin Ünal’ın vicdanı da rahat değil.
"Oğlumun başına bir iş geldi. 'İntihar' diye kapatılan dosya yeniden açılsın" diyor acılı baba. “Ünal, oğlunun Aselsan'da ağırlıklı olarak F-16'lar üzerine çalıştığını söylüyor. Ünal, oğlunun sadece Türkiye'de değil, başta Amerika olmak üzere çeşitli Avrupa ülkeleri ile Kanada ve İsrail'de bulunan savunma sanayii şirketlerinden önemli iş teklifleri aldığını belirtiyor. Ünal, "Oğlum, örneğin İsrail'den çok önemli iş teklifleri aldığını söylüyordu. Ancak bunları geri çevirdi. Siz düşünebiliyor musunuz? Binlerce dolarlık iş teklifini o bölgenin güvensiz olduğu gerekçesiyle geri çeviren biri intiharı seçer mi?" diye konuşuyor. Ünal, oğlunun çalıştığı projeler hakkında ise aileden kimseye bilgi vermediğine dikkat çekiyor.” Oğlunun hiçbir şekilde psikolojik sorunu, iş ve maddi sıkıntısı olmadığını anlatan Şemsettin Ünal, "Nikah hazırlıklarını sürdürüyordu, evlenecekti. Böyle bir değerin intihar etmesini kabul edemiyorum." diyor. .. Anne Semra Ünal da oğlunun intihardan birkaç gün önce nişanlısıyla birlikte nikah hazırlıkları yaptığını belirterek, "Benim oğlum intihar etmedi." diyor.”
26 Ocak’da şaibeli bir şekilde ölen ODTÜ mezunu Elektrik mühendisi Evrim Yançeken’in ailesi ise şok olmuş durumda. En büyük ideali Aselsan’da çalışmak olan Evrim’in intihar etmiş olacağına inanamıyorlar. Anne Melek Yançeken, oğlunun Aselsan’da çalışmaktan çok mutlu olduğunu söylüyor. Oğlumun hayali her zaman Aselsan’da çalışmaktı diyor.
Bu ölümler konusunda deneyimli gazeteci Fatih Çekirge ise, sık sık “paranoyak olmadığını” tekrarlayarak (malum, artık ülkenin ve milletin kaderine sahip çıkma konusunda söz söyleyen herkes “paranoyaklıkla” suçlanarak pasifize edilmeye, susturulmaya çalışılıyor) şunları söylüyor:“
Ve son olarak iki yıldır ASELSAN’nda görev yapan 26 yaşındaki Evrim Yançeken sabah saat 06.00 sıralarında Ankara’daki evinin 6’ncı katından “atladı”.
Şimdi soralım… ASELSAN Türkiye’nin en gizli askeri/teknolojik çalışmalarının yapıldığı yerdir. Bu üç mühendis orada çok önemli görevlerde bulundular. Hele birisi var ki, Türkiye’nin en hassas konusu olan “Milli savaş yazılım” projesinde çalıştı… GÖRGÜ TANIĞI YOK. Paranoyak değilim ama…Paranoyak değilim ama…ODTÜ mezunu çocukların bu “görgü tanığı olmayan” intiharları konusunda kuşku bulutları görüyorum.”
SONUÇ OLARAK
Ankara’yı bilenler hemen fark etmişlerdir. Gencecik mühendislerimizin ölümlerin gerçekleştiği yerler Ankara’nın Kuzeyi, Güneyi ve Batısı. Mekanlar bir üçgen oluşturuyor. Tıpkı Rahmetli Binbaşı Ahmet Cem Ersever olayında olduğu gibi. Malum, Binbaşı Ersever ve yakın çevresindeki iki kişi de Ankara’da üç ayrı yerde öldürülmüşlerdi. Adeta bir mesaj veriliyor gibi! Bu infazlardan anladığımız şudur: Karşı güç, böyle organize bir şekilde hareket ederek, ne kadar güçlü olduğunu, öldürme konusunda bile programlı çalıştığını ve yapamayacağı herhangi bir şey olmadığını vurguluyor. Öldürülenlerin yolunda ilerleyenlere de en etkili mesajı vermiş oluyor. Bu yiğit Türk evlatlarının tamamının da Türk Milletinin ve Türk Devletinin bekası uğruna can verdiklerini biliyoruz. Hepsini rahmetle ve şükranla anıyoruz. Bu yiğit insanların hepsi de, verdikleri emeğin, çektikleri çilenin reklamını yapmayacak kadar onurlu, abide şahsiyetlerdir. Bu vatan onların döktükleri kanlarla hayat bulmaktadır.
Bu yiğit Türk çocukları yiğitçe tavırlarıyla “Ser vermek var, sır vermek yok” ilkesiyle hareket ederken, birileri bir ömür boyu yapmadıkları, yapamadıkları işleri yapmış gibi akşam-sabah kendi reklamlarını yapmakla meşguller. Milletlerin tarihi yazılırken, herkes layık olduğu yeri bulacak, şehitlerimiz rahmet ve şükranla anılırken, kimileri de nefretle kınanacaktır.
Bu konu ile ilgili olarak, toplumun her kesiminden, konuştuğum pek çok kişinin düşüncesi, Aselsan mühendislerinin intihar etmedikleri, katledildikleri yönündedir. Yani, Türk kamuoyunun genel görüşü, bu genç kardeşlerimizin birer suikasta kurban gittikleri yönündedir. Benim kişisel düşüncem de bun yöndedir. Bekleyip göreceğiz. Sorumlu yetkililer ne zaman toplumu aydınlatacaklar. “Söz konusu vatan olunca gerisi teferruattır” düşüncesini kendine ilke edinen insanların öldürülmesi bu milleti zayıflatmaz, bilakis güçlendirir. Ancak bizim asıl korkumuz, üç-beş gün sonra, Aselsan’ın da liberal ekonomi düşüncesiyle (Oyakbank’ta olduğu gibi) yabancılara satışının gündeme gelmesidir. Sizce olmaz mı?
http://www.ankaraenstitusu.org/tr/yazi.aspx?ID=171&kat=52
23 Kasım 2007 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder